Tedvin Sonrası Dönem

Cem ve geliştirme faaliyetlerinide ikiye ayırabiliriz.Nakıs cemde bulunanlar, Kamil cemde bulunanlar.

Cem ne demek ? Cem , diğer mütekkellim menhecinden istifade etmek anlamına geliyor.  Onların uslubundan istifade etmek manasında.

Nakıs Cem,  neden nakıs?Pezdevi ve Serahsi’nin tertibini çok fazla değiştirmemişler. Misaller aynı, çok benziyorlar.
Nakıs cemde asıl kitap Sadru’s Şeria’nın Tavzih ve Tenkihi. Bunun üzerine Telvih yazılmıştır. Bizim okuyacağımız kitap, Tavzih, Tenkih ve Telvih’in takipçisi olan bu çizgide yazılmış bir kitap Mir’at fi şerh el-Mirkat..
Telvih’e itiraz getirilen hususları almış Molla Hüsrev Mirkatta ve Miratta. Tadil etmiş düzenlemiş. Yani bir nevi zikrettiğimiz bu kitapları ve haşiyeleri değerlendirip ortaya tamir edilmiş bir şerh çıkarmış.

Kamil Cem, grubunda ise birinci gruba nisbetle mütekellim menhecinden daha fazla istifade etmişler. Tamamen tertiplerini değiştirmişler. Bizim usullerimizde zikredilmeyen çok fazla konuyu usullerine dahil etmişler.Burada asıl kitabı İbnu Sadi’nin Bediun Nizam temsil ediyor. 690’da vefat etmiş. Bu metodu takip eden İbnu Hümam geliyor. Tahrir isimli eseri. Talebesi İbnu Emir el-Hac, Tahrir’e et-Takrir vettahrir isimli bir şerh yazmış.  Emir Padişah’da Tahrir’e Et-Teysirul Tahrir isimli bir şerh yazmış.
İbni Humam Hanefi usulünün çehresini değiştirmiştir. Birçok yabancı meseleler girmiş usüle,  tertipde tamamen alışılmışın dışında bir tertip. Tertib, İbni Hace’nin ve onun şerhlerinin tertibine dayanıyor. Sonrasında İbni Nüceym bu kitabı (Tahrir’i) alıp iktisar edip alışılmış tertibe dönüştürmüş.

Tedvin sonrası Hanefi usulünün serüveni böyle..

Usulu Fıkıh Tedvin ve Tedvin Sonrası Dönem

TEDVİN VE TEDVİN SONRASI DÖNEM

Hanefi fıkhını gerçek manada tedvin eden kişi Ebubekir er-Razi El-Cassas. 370’de vefat etmiş.İmam Kerhi’nin talebesi. Eseri el-Fusuli fil usul .. Bize genel ve kamil manada ilk ulaşan eser El-Cassas’ın. 4 cilt halinde basılmış. Yalnız bu eserde çok hatalar var.. Baskılar hatalı..

Bu eserin özelliği İsa Bin Eban’ın aktaran yegane eser ve hocası İmam Kerhi’nin görüşlerini aktaran en önemli eser..Bunun dışında usuli kaidelere hanefi furuundan bol bol örnekler vermesi  Cassas’ın eserini önemli kılan özelliklerden biri.Ortaya konan meselelere itirazlar yapılıp cevaplar verilmiş. Buda eser adına önemli bir artı.

Cassas’ın bu eseri kendisinden sonra yazılan birçok esere kaynaklık etmiş. Ebi Abdullah el-Cürcani (398 vefat etmiş), Cassas’ın talebesi. Bu talebesi usule dair yazdığı eserde Cassas’ın eserini kaynak olarak kullanmış.

Yine Ebu Süfyan es-Serahsi, Cassas’ın talebesi. Kitabında Cürcani ve Cassas’dan nakiller var.

Üçüncü olarak Cassas’ın talebesi Mesailil Hilaf sahibi Es-Saymeri.. Irak Hanefi usul ekolünü temsil eden bu dört kişi var. Saymeri ‘nin eseri günümüze ulaşmış. Bu eserde usulu fıkhın ana meseleleri işlenmiş.

Irak ekolüne alternatif olarak ikici bir ekol Semerkand Ekolü ismini verebileceğimiz ekol. Çünkü bunlar daha çok Maveraünnehir’den.  Burada yaşamış, ilim faaliyetinde bulunmuş. Bunların başını İmam Maturidi çekiyor. Bu ekolden Alaaddin Es-Semerkandî sayesinde haberimiz oluyor. Bu zat hicri 540 larda vefat ediyor. Usule dair bir eseri var. Hanefiye ait iki usul anlayışından bahsediyor. Biri bizim alışık olduğumuz Pezdevi ve Serahsi çizgisindeki yöntem, diğeri ehli sünnet çizgisine daha çok sadık kalmış bir usul anlayışından bahsediyor. Kendisininde ikinciye daha yakın olduğunu belirten el-Mizan’ı yazıyor. Bu zat hem itikadda hem usulu fıkıhda sıkı bir Maturîdi.

Semerkand ekolünden i.Maturîdi var, Alaaddin es-
Semerkandî,  Ebu Muin en-Nesefî,  El-Debûsi  (430 larda vefat etmiş)var..

DEBUSİ, Cassas’ın eserinden 60 sene sonra vefat ediyor. Hanefi usulüne şekil vermiş, kitabından çok kişiyi etkilemiş bir isim. Takvimul-edille isimli bir eser yazıyor. Dörtlü taksimleri ilk defa Debusi kullanmış. Kıyas bahsinde birçok ıstılah üretiyor illet konularında mesela.. ve kendisinden sonrada kabul görmüş bu ıstılahlar. Eseri çok sistematik, özellikle Pezdevi ve Serahsi Debusi’nin eseri üzerinden kendi usullerini telif ediyorlar.

Debusi’den sonra 480 lerde bahsedebileceğimiz SERAHSİ ve PEZDEVÎ var. Hemen hemen aynı dönemde yaşamışlar ve ikisinin kitabı birbirine çok fazla benziyor.

Bu ikisinin kitabı Hanefî usulu fıkhında zirve olmuş. eserlerinde usul mesailine, furûu fıkha tatbik çabası içindeler.. Daha sonraki hep bu kitapların anlatımı esas alınmış.

Pezdevi ve Serahsi döneminden sonraki dönemde Alaaddin es-Semerkandî‘nin eseri geliyor. 539’da el-Mizan‘ı yazıyor. Serahsi ve Pezdevi’nin eserlerinde Maturidi ‘nin usul görüşleri unutulmaya yüz tutmuş hiç bahsedilmiyor. Bunu canlandırmak için el-Mizan’ı yazıyor. Bu dönemde yine Alaaddin es-Semerkandi el-Üsmendî isimli zatta kitap yazıyor. İki kitapta furudan zikretmiyorlar. Mütekellim usülüne çok fazla benziyorlar .Bu yüzden sonraki dönemde pek fazla tutulmuyor.

Pezdevi ve Serahsi sonrası çalışmaları bu iki kitabı istisna ederek ikiye ayırabiliriz.

1. Pezdevi ve Serahsi çizgisindeki çalışmalar

2. Cem ve geliştirme faaliyetlerinde bulunulmuş çalışmalar

birinci kısımda; metinler, muhtasarlar.. Bunlar ;

Ebul Berekat en-Nesefi’nin Menar’ı..

Aksi Kesîrîn Müntehab’ı..

Habbazî’nin el-Muğni’si..

Bunlar hanefi mezhebinin üç meşhur metni.. Bunlar üzerine çok şerhler yazılmış.. Metinler arasındada ikili kategorizeye gidebiliriz.

*el-Menar ve El-Müntehab bunlar tertib olarak Pezdevi’inin tertibini esas almışlar.

*Müntehab tamamen Pezdevî’nin muhtasarı.

*Menar ise hem Serahsi’nin hem Pezdevi’nin muhtasarı. Ama tertip olarak Pezdevi’yi esas almış.

*El-Muğni ise, tertip olarak Serahsi’nin kitabını esas almış

İkinci grup şerhler.. Bu kitaplar üzerinde yazılan şerhler.. Müntehab şerhleri var, Muğni şerhleri var…

Cem ve geliştirme faaliyetlerinide ikiye ayırabiliriz.

devam edecek…

Usulu Fıkıh dersi..

Daru’l-Hikme İlmi Araştırma Ve Kültür Derneği’nin geçtiğimiz yıllarda düzenlediği  Usulu Fıkıh dersi seminerlerini dinlemeye ve not almaya başladık.. bizim gibi meraklı olan kardeşlerimiz içinde notlarımızı sitemizde paylaşmak istedik, vakit buldukça eklemeye çalışacağız inşaAllah..

müstefid olabilmemiz duasıyla..

1.Ders

Hanefi mezhebinde usulu fıkhı iki ana döneme ayırabiliriz.

1.Tedvin Öncesi

2. Tedvin Sonrası

Usulu fıkıh tarihinde ilk eser veren ve eseri günümüze ulaşan kişi İmam Şafii -rahimehullah- ‘dır. er-Risale isimli bir kitap kaleme almıştır. er-Risaleyi incelediğimizde en önemli ve en uzun bahislerden biriside sünnet bahsidir. Orada yaptığı izahlar aynı zamanda hadis usulu ilminin özünü teşkil eder. Daha sonra hadis usulu hakkında yazılan eserler İmam Şafii’nin er-Risalesinden etkilenmiş bu yüzden hadis usulünün temelini atan kişide İmam Şafii diyebiliriz.

İmam Şafii er-Risalesini iki kez yazmıştır. Birincisini Bağdattayken, ikincisini ise Mısır’a hicret ettiği son dönemde yazmış. Elimizde mevcut olan ikinci yazdığı eserdir.

Bizim tespit ettiğimiz kadarıyla risaleye 5 tane şerh yazılmış. Fakat bu beş şerhin hiçbiri elimizde yok.

İmam Şafii usulu fıkıh ilminin kurucusu kabul ediliyor. Hanefilerden İmam Ebu Yusuf -rahimehullah- unda bu ilmin kurucusu olduğuna dair iddialar var. Bu iddia “Ebu Hanife’nin mezhebi üzere usulu fıkha dair kitaplar yazan ilk kimsedir.” rivayetine dayanıyor.  Hatta bazı Hanefiler er-Risaleyi yazan İmam Şafii’nin aslında İmam Ebu Yusuf olduğunu iddia etmişler. Bu iddiayı yapanlardan biride Zahid el-Kevserî..  Fakat bu mesele irdelendiğinde aslında bu rivayetin Ebu Yusuf’un u.f. ilminin kurucusu olduğuna delalet etmediğini anlarız.  Şöyle, usulu fıkıh sözü sonraki dönemlerde ve şimdiki dönemde usulu fıkıh ilmi anlamında kullanılıyor, ama o rivayette gelen “usulu fıkıh” sözü bunu anlatmıyor. Fıkhın temel konuları anlamında kullanılmış.  O rivayeti şu şekilde anlamamız gerekiyor.. İmam Ebu Yusuf hanefi mezhebine göre fıkhın temel konularında ilk kitap yazan kişidir. Bu doğrudur.

İbni Nedim, İ.Ebu Yusuf’un fıkıh usulüne dair birçok kitaplar yazdığını söyler ve ardından sayar; Kitabussalat,  kitabuzzekat, …. Fıkhın temel konularına dair eserler yazdığını görüyoruz..

İmamı Muhammed’in rahimehullah telif edilmiş usulu fıkıh ilmine dair müstakil eser yok.  İ.Muhammed’in talebeleri arasından İsa Bin Eban usulu fıkıh ilmine dair en çok kelam eden, yazdıkları günümüze mufassal olarak ulaşan ilk kişidir.  Eserinin adı el-Huccet-üs-sagîra.. İsa Bin Eban’ın usul meselelerini içeren iki kitabı daha var. Ancak üç kitabıda günümüze ulaşmamış.  Iraklı bir alim olan Ebubekir er-Razi el-Cassas usulu fıkhın bütün konularını içeren bir kitap yazmış.. Bu kitapta İsa Bin Eban’ın üç kitabındanda bol bol alıntı yapmış..

İsa Bin Eban’ın hanefi usulündeki konumu, İmam Şafii’nin usulu fıkıh ilmindeki konumuna eşdeğer.

Yine tedvin öncesi usul ilmiyle uğraşan kişilerden İmam Maturidi -radıyallahu anh- var. Bahsedilen birçok isme nispetle usulu fıkıhda önemli bir yere sahip. Çünkü elimizde kitabut Te’vilat isimli hacimli bir tefsiri var. Bu tefsirde usulu fıkıhdan bahsediyor.

Yine tedvin öncesi dönemde kendisinden azda olsa usul meselelerinden nakledilen İmam Tahavi -rahimehullah- var. Eser yazmamış ama eserlerinde bazı usul kaidelerinede değinmiş.

İmam Kerhi var -radıyallahu anh- tedvin öncesi..  talebesi Cassas bu konuda  yazdığı eserinde  hocası İmam Kerhi’nin görüşlerini ulaştırmış bize.

Bu ilmin tarihini bilmek önemli birşey.. O ilmin mes’elelerini anlamamızda, meselelerin nasıl oluştuğunu, arka planının ne olduğunu idrak etmemiz hususunda çok faidesi olucak..

Ölüm ve Sonrası

-İnsanların ölümden gafil olmalarının sebebi onu az düşünüp az zikretmeleridir..

– Ölümü hatırlamanın kalbe fayda sağlamasının en tesirli yolu, senden önce göçen akranlarını ve emsallerini çokça anman, onların ölümlerini ve yıkılıp toprak altına girdikleri durumlarını hatırlaman, makam ve mevkilerindeki güzel şekillerini gözünün önüne getirmenle olur.

– Bir gün İbn Muti’ evine baktı; onun güzelliğine hayran kaldı. Sonra “Allah’a yemin olsun ki, eğer ölüm olmasa seninle sevinir, varacağımız dar bir mezar olmasaydı dünya ile gözlerimi aydın olurdu” dedi ve yüksek sesle ağlamaya başladı.

– Ümmü’l Münzir (r.anh) anlatıyor: Bir akşam vakti  Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir grubun yanına vardı, onlara “Ey insanlar! Allah’tan utanmıyor musunuz? ” buyurdu. Oradakiler, “ne oldu ey Allah’ın Resulu?” diye sordular. Allah Resulu ,

“Çünkü yiyemeyeceğiniz şeyler biriktiriyor, ulaşamayacağınız hayallere kapılıyor ve içinde oturamayacağınız evler inşa ediyorsunuz.”  buyurdular.

– Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir duası  :

“Allahım! ahiretin hayırlarına engel olan dünyadan sana sığınırım. Ölümün hayırlarını engelleyen hayattan sana sığınırım. Salih amel işlemeye mani olan uzun amelden sana sığınırım.”

– Cehennem ehlinin ekserisinin feryadı bugünün işini yarına bırakmaktandır. Onlar orada, “Yapmamız gerekenleri ertelediğimiz için eyvahlar olsun bize!” diyeceklerdir.

– Cehaleti ortadan kaldırmanın yolu, huzurlu bir kalp ve safi bir düşünceyle tefekküre dalmak, kalpleri tertemiz olan insanların hikmetli sözlerine kulak vermektir.

-Dünya sevgisini kalpten çıkarıp atmaya gelince; onun tek ilacı vardır, o da ahiret gününe iman etmek; oradaki azabın büyüklüğüne ve sevabın çokluğuna inanmaktır.

İnsanların Dereceleri

-Kimileri yaşlanıncaya kadar gördüğü en ihtiyar insanlar kadar yaşamayı ister…

“..(Onlardan) her biri bin yıl yaşamayı arzular.” Bakara 96

..İnsanlardan bir kısmı sadece önündeki bir yılın temennileri içerisindedir. Yazın kış için, kışın yaz için hazırlıklar yaparlar..

..Bir kısmı mevsimlik ümitler içindedir; yazda ise yaz, kışta ise kışın hazırlıklarını yaparlar…

..Bazı insanlar da vardır ki onların temennileri bir saati bile geçmez…

..Kimilerinin de ölüm hep gözlerinin önündedir. Sanki her an öleceklermiş gibi onu gözetleyip dururlar…

İşte insanların mertebeleri bunlardır.
Her birinin Allah (celle celaluhu) katında dereceleri vardır. Bir ay bir gün yaşam arzusunda bulunan biriyle sadece bir ay yaşamak arzusunda bulunan elbette bir değildir. Bu ikisinin arasında Allah katında dereceler vardır.

“Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez” Nisa 40

 

 

 

Ölüm ve Sonrası – Hüccetü’l-İslam İmam Gazali

Güzel Ahlak

Görsel

Seleften bazıları dini sadece güzel ahlaktan görmektedir. İbn Abbas (r.a.) müfessirlerin yüce Allah (cellecelaluhu)’ın “muhakkak ki sen yüce ahlak üzere yaratıldın” ayetine yaptıkları manaya itiraz edip asıl anlamının şöyle olduğunu ifade ediyor: Muhakkak ki sen yüce bir din üzere yaratıldın. O da benim için ondan başka sevimli olmayan ve razı olduğum tek din olan İslam dinidir.

Bundan dolayı İbn el-Kayyım şöyle diyor : Dinin tamamı ahlaktır. Kimin ahlakı seninkinden daha güzel olursa onun dini de seninkinden daha güzel olur.

Bunu aşağıdaki hadisi şerif gayet açık bir şekilde ifade etmektedir.

-“Adamın biri Allah Resulu (sallallahualeyhivesellem)’ne gelip ey Allah’ın Resulu (s.a.v) din nedir ? diye sordu.

Efendimiz (s.a.v) din güzel ahlaktır dedi.

Adam, Efendimiz (s.a.v) ‘ın sağına geçip yine sordu. Ey Allah’ın Resulu (s.a.v)  Din nedir ?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) yine din güzel ahlaktır dedi.

Adam, Efendimiz (sav)’in soluna geçip tekrar sordu. Din nedir?

Allah Resulu (s.a.v)  tekrar güzel ahlaktır dedi.

Adam bu defa Efendimiz (sav)’in arkasına geçip tekrar sordu.  Din nedir ?

Allah Resulu (sav) ona döndü ve şöyle dedi : Anlamıyor musun ? Din sinirlenmemendir.”1

Ümit ediyorum ki İbn Abbas (ra)’ın “her yapının bir temeli vardır. İslamın temeli de güzel ahlaktır” sözünü bu sebeple dile getirmiştir.

1. Merzevi, Nasihat

İslam Ahlakı – Dr. Muhammed Hayr Fatıma

s.23-24

insan denilen muamma

 Görsel
”Ölüm, bu kadar yakın ve herkes için muhakkak vaki olacak bir hakikat iken insanoğlunun, sanki bu dünyada ebedi kalacakmış gibi beyhude meşgalelerle ömür sermayesini tüketmesi ne acayip bir haldir?!.İnsanların bu gafletlerini Süfyan-ı Sevri -ks- şu misalle ifade etmektedir:
Eğer bir yere toplanmış bir kalabalığa tellal:
-”Bugün akşama kadar yaşayacağım, diyen ayağa kalksın!” diye ilan etse, bir tek kişi ayağa kalkamaz.Şaşılacak şeydir ki, bu hakikate rağmen, bütün halka:
-”Her kim ölüme hazırlık yapmış ise, ayağa kalksın!” diye ilan edilse, yine bir tek kişi yerinden kalkamaz!…”
syf -85-
”Bu dünya hayatı, rüyada define bulmaya benzer.Sabah kalkınca ne define kalır, ne de başka bir şey!..Daldığı uykudan ölümle uyanmış bulunan insanoğlu da hakikat ile rüyayı birbirinden ayırır, ama nafile!..Elde bir şey kalmamıştır…”
Hz. Mevlana
syf -90-

affetmeyi seç

“Ve her kim zulm olunduktan sonra hakkını alırsa artık onların üzerine bir yol yoktur.” (Şura 41)

Fudayl Bin İyad -radıyallahuanh- derki:

Bir adam sana gelip başka birinden şikayetçi olursa ona de ki:
 “Ey kardeş! Affetonu! Affetmek takvaya en layık olandır.”
 Ama o kalbinin affa yanaşmadığını ve cezasını vereceğini söylüyorsa şöyle de:
“Eğer kısas eder ve cezasını verirsen iyi! Ama böyle yapmayacaksan, af kapısına gel. Zira bu kapı geniştir. Hem bilesin ki kim affeder ve düzeltirse onun mükaafatını Allah (cellecelaluhu) verecektir. Affeden insan gece yatağında mışıl mışıl uyur, ama öcünü almak isteyen, intikamcı kişi kafayı fena takar. Azıcık bir sabır gösterilse upuzun bir nimet deryası gelecektir..

Yakınlık

Görsel

 

“Hasta olan bedenin de, sağlıklı bedenin de sahibi Mutlak Yaratıcıdır.
Hastalıklar kulluğun yaşanmasına bir engel değil, tersine, kulluğun
daha samimi yaşanmasına bir zemin teşkil eder.
Bu yüzdendir ki, ‘her şeyin başı sağlık’ olamaz. Her hal ve şartta
insanın varoluşuna anlam katacak olan şey ‘her şeyin başı’ olabilir.
Bu da imandır.
İman her şeyin başıdır. Kişinin sağlığında da, hastalığında da..” (s.
71)

Yakınlık, Mustafa Ulusoy. Karakalem Yayınları

 

içimizdeki şeytan

İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir.
Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.

İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali, YKY (s. 210)

islam tarihinden satır arası..


– Peygamberimiz(sallallahualeyhivesellem) 20. dereceden dedesi Adnan Hz İsa ile aynı dönemde yaşamıştır. Adnan okuma yazma bilir ve döneminin kavminin en bilginlerindendi. İşte enteresan olan nokta burası Allah(cellecelaluhu), 20. göbekten dedesi bile âlim olan bir şahsı vahyi karşısında insanlar “Kendi uydurmuştur” diyemesinler diye ümmi olarak koruyor.

– Peygamberimizin(sallallahualeyhivesellem) isminin diğer dillerdeki çevirisi şunlardır: Rumca=Baraklitus İbranice=Faraklit Süryanice=Munhamenna

islam tarihi (M.Asım Köksal)